AYDINLAR İSLÂM’LA BARIŞMALIDIR
Zeki SARIHAN
Türk aydınlarından hatırı sayılır bir kesimin İslâm’la kavgalı olduğunu kimse inkâr edemez. Bunun en uç ifadesi, rahmetli halkbilimci Şükrü Günbulut tarafından “İslâm’ın gittiği yerde ot bitmez” cümlesiyle belirtilmişti. O, bugün bazı Alevi çevreleri gibi, Aleviliği Müslümanlık içinde saymıyordu. Bu tutum, Ortaçağ Osmanlısının toprak ve egemenlik kavgası nedeniyle Şiiliği ve Aleviliği İslâm dışında saymasına, karşı taraftan bir kabullenmedir.
Fakat aydınlarımızın İslâmiyet’le kavgası, Fransız aydınlanmacılığının etkisiyle Tanzimat aydınının Batı hayranlığı ile başladı. Namık Kemal kuşağı, bu konuda daha akılcı ve mantıklıydılar. Ardından gelen aydın kuşakları, Türkiye’nin geri kalmışlığını halkının Müslüman olmasına yordular. Düz bir mantıkla bakıldığında durum bunu gösteriyordu. İşte Müslüman olmayan Batı (Frenkler) ileri, yalnız Türkiye değil, bütün Müslüman coğrafyası karanlıklar içinde idi. Ziya Paşa bir şiirinde "Diyarı küfrü gezdim, beldeler kâşaneler gördüm/Dolaştım mülkü İslâmı bütün viraneler gördüm" derken haksız değildi. Tanzimat’tan beri millete doğru yolu göstermekle görevli Türk aydınlarının görevi, İslâm Dünyası’ndaki bu geriliğin nedenlerini doğru yorumlamak, yeni bir uyanış, yenilenme ve zenginleşme ile birlikte kendi içindeki unsurlarla ve Batı ile yan yana yaşayabileceği yol ve yöntemleri bulup göstermekti.
Read MoreAYDINLAR İSLÂM’LA BARIŞMALIDIR
TÜRKİYE YÖNÜNÜ ARIYIR
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN
Türkiye Cumhuriyeti kendisini yönetecek bir başkanı aylardır ararken, geçen haftalarda bir düşünce platformunda Türkiye’nin yönü tartışma masasının üzerine konuldu. Son yıllarda siyasetin içine iyice girmiş olan bir dini cemaatın önde gelen temsilcilerinin yönetiminde, Türkiye’nin önde gelen İslamcı, gayrimüslim, ateist, liberal, küreselci, etnikçi, ayrılıkçı, bölücü, batıcı ve mandacı kesimlerinin içinden gelen bazı temsilciler, bir hafta sonunda Karadeniz kıyısındaki bir sahil kasabasında bir araya gelerek, Türkiye Cumhuriyetinin yirmi birinci yüzyılda nereye gideceğini ve nasıl bir yöne doğru ilerleyeceğini kendi aralarında ele alarak bir sonuca varmaya çalışmışlardır. Ulusal Kurtuluş Savaşının bir kazanımı olarak öncü kadro tarafından kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyetinden yana olan ve Atatürk’ün devlet modelini antiemperyalist bir çizgide savunan millici, milliyetçi, ulusalcı, cumhuriyetçi ve antiemperyalist Atatürkçü kesimleri dışlayarak, düzenlenen bu toplantıda, gene çeyrek asırlık küreselleşme döneminin neoliberal düşünce kalıpları öne sürülmüş, büyük patronların hoşuna giden teslimiyetçi şarkılar söylenmiş ve küresel sermaye imparatorluğunun çıkarları doğrultusunda, Türk ulusunun cumhuriyet devletine bir gelecek çizgisi belirlenmeye çalışılmıştır. Finans kapitalin tosunları ile cami cemaatinin giderek kapitalistleşen temsilcileri, küresel emperyalizmin zorla empoze ettiği ortak düşünceleri dışarıdan güdümlü manüplasyon senaryoları doğrultusunda birlikte ele alarak görüşmüşler ve Türk devletine bir yön çizmeye çalışmışlardır.
Read MoreTÜRKİYE YÖNÜNÜ ARIYIR
TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLIĞI
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN
Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, yüzüncü yılına doğru emin adımlarla ilerlerken, yeni bir köşe başında kritik bir dönemeci aşmak zorunda kalmıştır. Yirmi birinci yüzyılın içine doğru yol alırken, yıllar birbiri ardı sıra gelip geçmekte ve dünya değişmektedir. Değişen dünyayı yakalamak ve bu doğrultuda, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilerlemesini sağlama hedefi doğrultusunda yeni bir dönemeç arkada bırakılırken, üç seçimin bir yıl içinde yapılacağı yeni bir aşamaya gelinmiştir. Büyük halk kitlelerinin günlük gereksinimlerinin karşılanması doğrultusunda yerel seçimler öncelikli olarak tamamlanırken, ikinci aşamada cumhurbaşkanlığı seçimi siyasal gündeme girmiştir. Yerel seçimlerde ortaya çıkan küreselleşme akımı sonuçları, ülkenin geleceği konusunda ciddi kuşkular yaratmışken, devletin başına gelecek olan yeni bir numaralı yöneticinin ismi, kişiliği ve kamuoyuna yansıyan yönleri önemli ölçülerde tartışma konusu olmaya başlamıştır. Olayların birbirini izlemesi sonrasında giderek tırmanan bir cumhurbaşkanlığı seçimi konusu ile siyasal gündemi doldurulan Türkiye, seçimler döneminin ikinci eşiğini de kazasız belasız aşarak geride bırakabilmenin arayışları içine girmiştir. Gelinen noktada ilgili ya da ilgisiz herkesin, cumhurbaşkanlığı konusunda her türlü görüş ve düşünceyi kamuoyuna yansıtmaktan çekinmediği, herkesin herkesi aday gösterebildiği bir demokratik ortama gelindiği açıkça belli olmuştur.
Read MoreTÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANLIĞI
AVRUPA BİRLİĞİ DAĞILIYOR
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN
Mayıs ayının son hafta sonunda, Avrupa Parlamentosu için sandığa giden Avrupalılar, kullandıkları oylar ile kıtasal birliğin geleceğini tehlikeye düşürmüşlerdir. Avrupa Birliğine üye olan bütün ülkelerde yapılan ortak seçimler sonucunda, Avrupa halkının birliğin gidişinden memnun olmadığı ve gelecekte de kıtasal birlikten fazla bir şey beklemedikleri gibi bir genel durum ortaya çıkmıştır. Avrupalılar parlamento seçimlerinde AB’ye karşı oy kullanırken, uluslararası alanda yeni büyük güç olarak ortaya çıkmaya çalışan kıtasal birliğin geleceğini tehlikeye düşürmüşlerdir. Kullanılan oyların üçte ikisini merkez partiler almış olmasına rağmen, AB karşıtı sol ve sağ uçtaki partilerin gözle görülür bir gelişme göstermesi sonucunda, Avrupa’nın geleceğini tartışma alanına getiren Avrupa kuşkuculuğu akımı daha da güçlenerek öne çıkmıştır. Avrupa Birliği, parlamento seçimleri sonucunda daha sağa kayma noktasına gelirken, Avrupalılar şimdiye kadar olduğundan daha fazla, birliğin geleceğini umutsuzlukla karşılamışlardır. Beklenmedik bir biçimde sağ uçtaki partilerin güçlenmesi, milliyetçiliğin yeniden uygarlığın beşiği olan bu kıtada yükselişe geçtiğini açıkça göstermiştir. Sovyetler Birliğinin dağılışından sonra Balkanlardaki Yugoslavya birliği dağılmış ve şimdi de Avrupa Birliği dağılma noktasına gelmiştir. Yirmi birinci yüzyıla doğru dünya ilerlerken, siyasal anlamda büyük devlet modeli olarak gündeme getirilen bölgesel birliklerin peş peşe dağılma noktasına geldiği görülmüştür.
Read MoreAVRUPA BİRLİĞİ DAĞILIYOR
25 YAŞINI DOLDURAN ADD’NİN KURUMLAŞMASINI TAMAMLAYABİLMESİ İÇİN…
Hüsnü MERDANOĞLU
ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği), “Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırıların doruğa ulaştığı” bir ortamda Atatürk’ün “ … devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma” hedefi doğrultusunda 19 Mayıs 1989 günü kurulmuştur. ADD, 16.04.1993 günlü, 21554 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan Bakanlar Kurulu’nun 28.03.1993 günlü, 93/4239 sayılı kararıyla “Kamu Yararına Çalışan Dernek” sayılmıştır.
Sık sık Atatürk adı kullanılarak, Atatürk’ün hedeflerinin önünün kesildiği 12 Eylül yönetimi ve daha sonraları küreselleşmeye teslimiyetçi tutumları ile Osmanlı’nın son dönemini anımsatan yönetimlere tepki olarak kurulan ADD, bir anlamda; Kuvayı Millîye kuruluşunu ve Müdafaai Hukuk Derneklerinin işlevini yerine getirmeyi hedeflemiştir.
Nasıl ki, emperyalist güçler tarafından Anadolu’nun işgalinden sonra, Anadolu’da ve Trakya’da Müdafaai Hukuk dernekleri kurulmuş ve bu dernekler Kuvayı Milliye’ye (ulusal güçlere) çeşitli yönden destek vererek Atatürk’ün öncülüğünde bağımsızlık sağlanmış ise, Türkiye’nin her geçen gün Atatürk ilkelerinden uzaklaşılması sürecinde ADD, halkın bilinçlenmesi, emperyalizme ve işbirlikçilerinin tuzaklarına karşı duyarlı yurttaş sayısını artırma görevi üstlenmiştir.
Kuruluşu, önemli bir ilgi uyandırmış olan ADD’nin kurucu genel başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy, 31 Ocak 1990 günü suikast sonucunda yaşamını yitirmiştir. Muammer Aksoy’dan sonra ADD, 8 genel başkan görmüştür. Ne var ki, Mayıs 2014’de 25 inci yılını doldurmuş olan ADD, kurumlaşma sürecini henüz tamamlayamamıştır.
Read More25 YAŞINI DOLDURAN ADD’NİN KURUMLAŞMASINI TAMAMLAYABİLMESİ İÇİN…